FITRAT, KADER VE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

FITRAT VE KADER

    Bugün, bu yazımızda sizinle fıtrat hakkında bazı şeylere değineceğiz dostlarım.

Fıtrat, Allah tarafından bizim için en doğru şekilde dizayn edilmiş yaratılışımızdır. Bu yaradılışımıza asla isyan etmemeli, halimize şükretmeli ve razı olunmalıdır. Allah her şeyi bir düzene göre yarattığı gibi, insanları da bir düzene göre yaratmıştır. Buna en güzel örnek dişinin korunma, erkeğin koruma içgüdüsüdür. Bu yüzden hep deriz ki; kadın ve erkek eşit değildir, eşitlik söz konusu olamaz fakat adalet her daim önemlidir. Yasalar kesinlikle kadınları korumalı fakat bunu özel hayatın gizliliğini çiğnemeden, Allah'ın kurallarını çiğnemeden ve en önemlisi kadınların her dediğini esas almadan yapmalıdır. Çünkü eğer kadınları korurken her dediklerini esas alırsanız, bu sefer erkeklerin hakkına girmiş olursunuz. Biz bu nedenle de İstanbul Sözleşmesini onaylamıyoruz. Kadınları korurken, her şeyde olduğu gibi en güzel, en düzenli ve en doğru kanun ve kurallar şüphesiz ki Allah'ın kuralları ve kanunlarıdır. Kadını en güzel koruyan da, en adaletli şekilde koruyan da şüphesiz ki Allah'ın kanun ve kurallarıdır dostlarım. Kadın bazı konularda erkekten, erkek bazı konularda kadından daha yeteneklidir. Allah eğer ki iki cinsiyeti eşit yaratmak isteseydi öyle yaratabilirdi. Mesela erkekte doğum yapabilirdi, erkekte çocuk emzirebilirdi. Fakat gördüğümüz üzere her şey bir düzen içerisinde yaratılmış, ve analık içgüdüsü gibi güzel bir şey kadınlara bahşedilmiştir. Baba olma içgüdüsü sonradan kazanılan bir içgüdüyken, analık içgüdüsü doğuştan gelen bir içgüdüdür. Baba olmak yuvasına sahip çıkıp, yuvasını korumaya çalışmaktır. Ana olmak ise evin içerisini çekip çevirmektir. Bu yazımızdan sakın ola ki kadın çalışamaz gibi bir anlam çıkarmayın dostlarım. Bu tamamen kadının ve kocasının kanaatine kalmış bir şeydir. Allah der ki kadınlar benim sizlere emanetimdir. Her şeyden önce kadınlar, biz erkeklere önce Allah'ın sonra babasının emanetidir ve bu emanete en iyi şekilde sahip çıkmak bir erkeğin şüphesiz en önemli görevidir. Yani o emaneti korumak en önemli görevimizdir. Tüm bunlardan çıkarılacağı üzere; kadın korunma, erkek ise koruma içgüdüsüne sahiptir. İmanı ve inancı tam olan bir insan zaten kesinlikle kadına elini bile kaldırmaz. Tabii ki kadının da en hayırlısı kocasının sözünden çıkmayandır. Kadın kocasının sözünden çıkmasa, erkek karısına el kaldırmasa, ülkemiz aile yapısı çok daha dayanıklı, güçlü bir hal alacaktır şüphesiz dostlarım. Fakat günümüzde her şey gibi bu kurallarda yok olup gitmekte olduğu için, Türk aile yapısı ne yazık ki çökmekte ve elimizden kayıp gitmektedir. En güzel, en hayırlı eşlik mertebesi kesinlikle birbirini dinleyen, seven ve sayanlardır. Allah hepimizi eşini dinleyen, seven, sayan ve eşinin kendisini dinlediği, sevdiği, saydığı kişilerden eylesin dostlarım...

     Fıtrat, bazen sizlere sınav olarak verilebilir, bu sizin kaderinizdir ve buna asla isyan etmemelisiniz. Her daim daha kötü olabilirdi diye düşünerek şükretmelisiniz. Benim buram niye böyle, şuram niye eğri, oram niye doğru dememeli, halinize her daim şükretmeniz gerektiğini unutmamalısınız. Size şöyle güzel bir hikaye ile durumu özetlemek isterim dostlarım:

"Bir gün ölüm adamın karşısına çıktı ve dedi: - Bugün, senin son günün. Adam dedi: - Ama ben hazır değilim. Ölüm dedi: - Bugünkü listemde, senin ismin ilk sıradadır. Adam dedi: - Peki o zaman… gitmeden önce, gel oturalım beraber bir kahve içelim. Ölüm dedi: - Tabi ki. Adam, ölüme kahve ikram etti. Ve onun kahvesine bir kaç uyku hapı attı... Ölüm kahveyi içti ve derin bir uykuya daldı... Adam, ölümün listesini aldı ve ismini ilk sıradan silip listenin sonuna koydu. Ölüm uyandıktan sonra şöyle dedi: - Sen, bugün bana çok şefkatli davrandın. Şefkatinin karşılığında işime listenin sonundan başlayacağım." Bazen bazı şeyler kaderinde yazılıdır. Onları değiştirmek için ne kadar çabalarsan çabala, onlar hiç bir zaman değişmezler... Karga ve papağanın her ikisi de çirkin yaratılmıştır. Papağan itiraz eder ve güzelleşir. Ama karga Yaradan'ın rızasından memnun kalır. Bugün papağan kafeste, karga ise özgür...

Buradan çıkaracağınız öğüdü direk sizlere bırakıyorum dostlarım.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

   İstanbul sözleşmesi, İslam'a birçok açıdan ters ve aykırı bir kanundur. İslam der ki 2 kadının sözü 1 erkeğin sözüne denktir. İstanbul sözleşmesi der ki kaç erkek gelirse gelsin bir kadının sözü esastır ve o geçerli sayılacaktır. Kesinlikle adil bir durum değildir. Kadınlar bu durumu fırsata çevirip kendi istediklerini almak uğruna kullanabiliyorlar ki şahitlik ettiğim bir çok durum olduğunu sizlere söyleyebilirim dostlarım. İnan ki çok tiksinç ve iğrenç bir durumdur bu, İstanbul sözleşmesi bu yüzden kesinlikle kaldırılmalıdır. Sizlere çok kısa bir olay anlatayım bununla alakalı ve ne kadar tiksinç bir durum olduğuna kendiniz şahitlik ediniz:

   Bir adam karısından o kadar çok zulüm görüyordu ki dayaktan tutun, her türlü fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalmaktaydı. Senelerce yuvası yıkılmasın diye sabretmişti fakat bir yerden sonra artık pes etti ve boşanma kararı aldı. Davasını açtı ve avukatını tuttu. Fakat karısı ondan çok daha hızlıydı ve planlarını çoktan yapmıştı. Çocuğunu ve annesini örgütledi. Muhtemelen avukatını da kandırarak başladı dava gününü beklemeye. Dava günü geldi çattı, çocuğunu ve annesini alan kadın dava salonuna gitti ve adamda gitti. Kadın başladı iftiraları kusmaya bir bir, kocasının onu pazarladığını, kendisine şiddet gösterdiğini, çocuğuna psikolojik ve fiziksel baskı yaptığını söyledi ve çocuğu ve annesi (adamın kayınvalidesi) de bu dediklerini bir bir onaylayıp doğruladılar. Adam ne kadar inkar etse de nafile tabii, dava ertelendi. Daha sonradan adamın karısına karşı yaptığı tek kurnazlık aklının ucunda beliriverdi birden, oturdukları evi satın alırken evi ne kendisinin ne karısının üstüne yapmıştı. Yaptığı kişi yakın arkadaşıydı, hemen yakın arkadaşını aradı ve davadan sonra o evi satılığa çıkarmasını ve hiçbir yalvarma yakarmaya kulak asmadan evi satmasını söyledi. Arkadaşı ya çocuğuna nolacak? diye sorunca, beni saymayıp bana iftira atan çocuk benim çocuğum değildir, ne yaparsa yapsın şeklinde cevap verdi. O adam son davasını bekliyordu en son..

   Uzun lafın kısası bu sözleşmenin Türk aile yapısına verdiği zararları ve kadınların bir kısmının, ne kadar çok kendi lehlerine kullanmak isteyeceklerini tekrar tekrar düşünün dostlarım. Günümüz haberlerinde de bu olaya çok benzer şeyler görüyoruz zaten. Başka masum adamlara da iftira atılmasın ve adalet yerini bulsun diye #İstanbulSözleşmesineHayır

Selam ve Dua İle,

Allah'a emanet olun,

Sağlıcakla kalın,

Hoşçakalın Dostlarım...

Yorumlar